-
1 bedreigen
tehdit etmek v -
2 dreigen
tehdit etmek v -
3 угрожать
tehdit etmek* * *tehdit etmek; tehlikeye düşürmekугрожа́ть войно́й — harp açmakla tehdit etmek
угрожа́я пистоле́том — tabanca tehdidiyle
ему́ ничто́ не угрожа́ет — onun için hiç bir tehlike yok
угрожа́ть воро́там проти́вника — спорт. rakip kalesini tehdit etmek
загрязнённость окружа́ющей среды́ угрожа́ла здоро́вью люде́й — çevre kirliliği insan sağlığını tehlikeye düşürüyordu
-
4 menace
tehdit, tehlike; bas belasi, tehdit etmek -
5 απειλώ
tehdit etmek, gözdağı vermek -
6 threaten
tehdit etmek, gözdagi vermek; (olasi bir tehlikeye) isaret olmak -
7 menace
n. tehdit————————v. tehdit etmek, gözdağı vermek* * *1. tehdit et (v.) 2. tehdit (n.)* * *['menəs] 1. noun1) (something likely to cause injury, damage etc: Traffic is a menace on narrow roads.) tehlike2) (a threat or show of hostility: His voice was full of menace.) tehdit2. verb(to threaten: menaced by danger.) tehdit etmek- menacing- menacingly -
8 menacer
v t1 faire peur tehdit etmek2 mettre en danger tehlikede olmak◊La guerre civile menace le pays. — İç savaş ülkeyi tehdit ediyor.
-
9 threaten
v. tehdit etmek, gözünü korkutmak, gözdağı vermek, tehlike belirtisi olmak, korkutmak* * *verb (to make or be a threat (to): She threatened to kill herself; He threatened me with violence / with a gun; A storm is threatening.) tehdit etmek -
10 кисәтү
1. tehdit, tehdit etmek2. uyarmak, ikaz etmek -
11 грозить
несов.; сов. - погрози́ть1) в соч.грози́ть кому-л. па́льцем — parmak sallamak
грози́ть кому-л. кулако́м — yumruk sıkmak / sallamak / göstermek
2) тк. несов. tehdit etmekему грози́т опа́сность — onu bir tehlike tehdit ediyor
это грози́ло ему́ сме́ртью — onu ölüm tehlikesi karşısına getirmişti
компа́ния грози́т закры́ть э́тот заво́д — şirket bu fabrikasını kapayacağı tehdidini savuruyor
-
12 нависать
несов.; сов. - нави́снутьнави́сшая скала́ — sarkık kaya
над о́зером нави́с густо́й тума́н — gölün üstünde kalın bir sis asılı
2) перен. (об угрозе, опасности) tehdit etmekнад ним нави́сла больша́я опа́сность — onu büyük bir tehlike tehdit ediyor
-
13 გამუქრება
f.azarlamak, tehdit etmeki.tehdit, azar -
14 drohen
drohen ['dro:ən]vi1) ( einschüchtern) tehdit etmek, gözünü korkutmak(-in);sie drohte ihm mit der Polizei onu polisle tehdit etti2) ( bevorstehen) beklemek;ihm droht Gefängnis onu hapis bekliyor3) ( zu befürchten sein)er drohte einzuschlafen uyumak üzereydi -
15 guetter
v t1 surveiller pusuda beklemek◊Les soldats guettent l'ennemi. — Askerler düşmanı pusuda bekliyorlar.
◊Elle guette les bruits dans sa maison. — Bayan evinde gürültüleri dinliyor.
2 attendre gözlemek3 menacer tehdit etmek◊La mort le guette. — Ölüm onu tehdit ediyor.
-
16 menace
n f1 parole, geste tehdit [teh'dit]2 tehlike [tehli'ce] -
17 открыто
açıkça, açıktan (açığa), açık açıkоткры́то вме́шиваться во вну́тренние дела́ други́х стран — başka ülkelerin içişlerine açıkça / açıktan karışmak
откры́то угрожа́ть кому-л. — birini açık açık / açıktan tehdit etmek
-
18 сам
само́, са́ми1) kendi; kendi kendine, kendi başına, kendiliğindenон сам упа́л — kendi düştü
я сам пое́ду — kendim gideceğim
хо́чешь, сам попро́буй / испро́буй — istersen sen dene
ты сам во всём винова́т — kabahat hep sende
больно́й сам попроси́л есть — hasta kendiliğinden yemek istedi
ребёнок до́лжен одева́ться сам — çocuğun kendi kendine giyinmesi gerek
он сам научи́лся игра́ть на скри́пке — kemanı kendi kendine öğrendi
он сам не зна́ет, что де́лает / твори́т — yaptığını bilmiyor
сам того́ не замеча́я — kendi dahi farkında olmadan
дверь сама́ откры́лась — kapı kendiliğinden açıldı
населе́ние самой Москвы́ — asıl Moskova'nın nüfusu
вы из самого́ Ки́ева? — Kiev'in içinden misiniz?
э́то опрове́ргнуто само́й жи́знью — bu bizzat hayat tarafından yalanlandı
угрожа́ть самому́ существова́нию челове́чества — insanlığın bizzat varlığını tehdit etmek
переда́шь письмо́ самому́ дире́ктору — mektubu müdürün kendisine vereceksin
2) ta kendisi; timsaliэ́то - сама́ и́стина — bu, gerçeğin ta kendisi
он - сама́ ве́жливость — nezaketin timsalidir
••сам по себе — ( самостоятельно) kendi başına / kendine; ( как таковой) başlı başına
быть сами́м собо́й — kendi kendisi olmak
э́то уж само́ собо́й — orası şüphesiz
-
19 overhang
n. sarkan şey, çıkıntı————————v. üzerine sarkmak, tehdit etmek, yakın olmak, sarkmak, çıkıntı yapmak* * *1. sark (v.) 2. çıkıntı (n.) -
20 wag one's finger at
parmağını sallayarak tehdit etmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
tehdit etmek — 1) gözdağı vermek Masanın üstündeki mektupla gözlüğü göstererek beni tehdit etti. R. N. Güntekin 2) tehlikeli bir durum yaratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tehdit — is., di, Ar. tehdīd Gözdağı Bütün memurlar bu tehditlere gülüp geçiyorlardı. T. Halman Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tehdit etmek tehdit savurmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
diş göstermek — güçlü olduğunu, saldırıya geçebileceğini durumuyla belli etmek, tehdit etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
TA'ZİR — Siyaset. * Tehdit etmek. * Tazim ve tathir. Temizlemek ve hürmet etmek. * Lügatta red, icbar, tahkir, te dib, hak üzere tevkif mânalarına gelen bu tabir, İslâm hukukunda: Hakkında muayyen bir şer î ceza olmayan suçlardan dolayı ulülemr (hükümdar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gör (veya görürsün) — anla, gör anlamında tehdit etmek için söylenen bir söz Birini çağırıp o güvercinleri vereyim de sen de gör. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözdağı vermek — (birine) sonradan verilecek bir ceza ile korkutmak, yıldırmak, tehdit etmek, caydırmaya çalışmak Sarhoş ağabeyi, parası pulu ile gözdağı vermeye kalktı onlara. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
aba altından değnek (veya sopa) göstermek — 1) (bir kimseye) yumuşak görünmekle birlikte yine de başkalarının gözünü korkutmak 2) (bir kimseye) imalı bir biçimde tehdit etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun manyağı yapmak — argo ölümle tehdit etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yanmak — dönmek, döndürmek; korkutmak,tehdit etmek; kusmak; yanrnak III, 14, 64, 65, 98bkz: yalmak, yandurmak, yundurmak, yunmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
GÖZDAĞI — t. Mc: Birini istenilen yola getirmek için samimi olmayan şiddet gösterişleriyle korkutmak ve tehdit etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RA'D — Gök gürültüsü. * Bulutları sevk ve nezaret ile vazifeli bir melek adı. * Tehdit etmek, korkutmak.(Terennümat ı hava, na rât ı ra diye, nağamat ı emvac, birer zikr i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih i rahmet, hakikata bir… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük